26 Ocak 2015 Pazartesi

Beylerbeyi Sarayı

Beylerbeyi Sarayı
Beylerbeyi ve çevresinin yerleşim alanı olarak kullanılması, tarihte oldukça gerilere, Bizans dönemine kadar gitmektedir. 18. yüzyılda yaşamış olan ünlü gezgin İnciciyan'a göre, Büyük Kontstantinus'un diktirdiği bir haçtan dolayı Bizans döneminde "İstavroz Bahçeleri" adıyla anılan yöre, Osmanlılar döneminde pâdişâhların "Has Bahçe"lerinden biri olarak kullanılmıştır.

Bölge, Beylerbeyi adını Sultan III. Murat döneminde, Rumeli Beylerbeyi olan Mehmet Paşa'nın buradaki yalısından almıştır. Çeşitli dönemlerin yapılarından sonra II. Mahmut döneminde yapılan ahşap sarayın yanmasıyla bugünkü Beylerbeyi Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından 1861-1865 yılları arasında, dönemin tanınmış mimarı Serkis Balyan'a yaptırılmıştır.

Sarayın yapımında yaklaşık 5.000 işçi çalıştırıldığı bilinmektedir. Yazlık saray olması nedeniyle sürekli oturulmayan Beylerbeyi Sarayı, genellikle yaz aylarında, özellikle de yabancı devlet başkanlarının ağırlanmasında kullanılmıştır. Sırp Prensi, Karadağ Kralı, İran Şahı, Fransız İmparatoriçesi Eugenie, bunlardan bazılarıdır. Sultan II. Abdülhamid de ömrünün son 6 yılını bu sarayda geçirmiş ve burada 1918'de burada vefat etmiştir.

Çeşitli Batı üsluplarının Doğu üsluplarıyla kaynaştırıldığı sarayın iç mimarlığı, kullanım özellikleri açısından bir orta sofaya açılan köşe odalarından oluşan geleneksel Türk evi planına benzerlikler göstermektedir. "Harem" ve "Selamlık" olarak iki ana bölümden oluşan sarayda Selamlık, donatım ve süsleme açısından Harem'den daha zengin tutulmuştur.

Bodrum katı, mutfak ve depo olarak kullanılan bir bölümü üç katlı olan sarayda 3 giriş, 6 salon ve 26 oda oda bulunmaktadır. Rutubete ve sıcağa karşı döşemeleri, orijinalleri Mısır'dan getirtilen hasırlarla kaplanmıştır. Çoğunluğu hereke yapımı büyük boyutlu halı ve kilimleri, Bohemya vazoları görülmeye değer sanat yapılarının yalnızca bir bölümüdür.

Boğaziçi'nin Anadolu kıyısında özel konumuyla dikkat çeken Beylerbeyi Sarayı'nı son dönem Osmanlı saraylarından ayıran yönlerinden birisi de, yamaçlara doğru setler biçiminde yükselen ve bu yüzden "Set Bahçeleri" adıyla anılan bahçeleri, bu bahçelerde bulunan köşkler ve eski saraylardan kalan büyük havuz oluşturmaktadır. üst bahçesinde bulunan havuzun çevresinde yer alan Sarı Köşk, saltanat atlarının barındığı, devrin en ilginç örneğini yaşatan Ahır Köşk ve eski saraydan kalan selsebilli Mermer köşk, Osmanlı saray mimarlığının günümüze gelen önemli yapılarını oluşturmaktadır.

Batı ile ilişkilerin güçlendiği bir dönemde yapılan Beylerbeyi Sarayı'nın en ilginç yanı, Set Bahçeleri'nin altından geçen tarihsel Tünel'dir. Tünelin ortasında yer alan çeşmenin yazıtında, Sultan II. Mahmud'un adı geçmekte ve yapının tarihlendirilmesinde önemli bir ipucu oluşturmaktadır. Üst set bahçesindeki büyük havuz ve Mermer köşk gibi II. Mahmud döneminden kalan bu tünel, kıyı yolunun işlevini sürdürmesini sağlarken aynı zamanda yüksek duvarların ötesi ile bahçelerin bağlantısını da kurmaktadır.

Yapılan onarımlarla birlikte Beylerbeyi Sarayı, döneminin özgün bir yazlık sarayı olarak "Boğaziçi Kültürü" içinde yerini almış durumdadır.

Bahçelerinde ve tarihsel Tünel içinde oluşturulan kafeterya ve satış reyonlarıyla müze-saray olarak konuklara çağdaş düzeyde hizmetler sunulmakta, bu reyonlarda Kültür-Tanıtım Merkezi'nce hazırlanan tanıtıcı nitelikte kitap, kartpostal ve poster gibi yayınların yanısıra çeşitli türde hediyelik eşya satışı yapılmaktadır. Öte yandan önceden belirlenen ve alınan izinlere bağlı olarak Saray'da ulusal ve uluslararası nitelikte resepsiyonlar düzenlenebilmekte, böylelikle geleneksel saray atmosferinin günümüz insanlarına tanıtılabildiği bir ortam oluşmaktadır.[1]

Kaynaklar
[1] Mine Kalca, "Tarihteki Ünlü Yapıtlar", Karma Kitaplar, 3. Baskı, İstanbul, s. 24-26.

0 yorum:

Yorum Gönder